20 Kasım 2014 Perşembe

VEFA - (İsmail KARA)

    VEFA
                                                                                           İsmail KARA
      Vefa nedir?
      Vefa, birbirini uzun süre sevmiş olan insanların, bu sevgilerini kesmeyip uzatmalarıdır.
      Dostluğu, arkadaşlığı sürdürmektir. Unutmamaktır.
      Bir atasözünde dendiği gibi; “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır”.
      Sevgili dostum İsa Kayacan, radyo program konuğum iken ya da başka sohbetlerimizde hep şunu söylemiştir; “Artık vefa İstanbul’da bir semtin adı olarak belleklerimizde yaşıyor ve yaşayacaktır. Günümüzde, eski anlamını yitirmiş durumdadır”.
      Kayacan’a tüm kalbimle hak veriyorum.
      İnsanların iki yüzlülüğü, sahte dostluklar, çıkar karşılığı sevgi gösterileri öylesine arttı ki; ayırdını yapabilmek de bir hayli zorlaştı.
Ben bile vefasız ve sahte dostlarımdan birçok darbe yedim. Bunları yazı ve şiirlerimle de dile getirdiğim zamanlar oldu. Epeyce akıllandım. Ama çok da geç kaldım. Bu yaştan sonra akıllanmanın da pek yararı yok.
      Dost dost dedim çok kişiye,
      Tanışıp da ettim toka…
      El verdim de kimden kime,
      Şoktan çıktım, girdim şoka…
      Şemsettin Küzeci dostumun bana birkaç yıl önce hatırlattığı bir Hollanda atasözü var; “Bir eşek, aynı çukura iki kere düşmez”. Ben iki de düştüm, üç de… Makul görmenin, affedici olmanın da cezaları yok değil…
      Şair Ali Akçeken ise bir şiirinde şunu söylüyor;
      “Ayna sandım ben her yüzü
      Senet bildim tatlı sözü
      Sırtımdaki bıçak izi
      Dost bildiğim kuldan geldi”.
      Vazgeçtim vefadan filan, vefa beklerken; beklediğin kişiden bir de darbe yemek var.  Benden söylemesi.
      Bir fincan kahvenin hatırı ise, eskiden olduğu gibi bırakın kırk yılı şimdilerde birkaç yıl bile değildir.
      Yerel bir gazete çıkarırken, birlikte çalıştığımız bir arkadaşa faturalı bir hat alıvermiştim. Yüksek miktardaki üç faturayı ödemedi ve cereme olarak bana döndü.
      Aynı gazetede çalıştığımız bir arkadaşı, bir yakınımın kızı ile evlendirdik. Adam bana ödemesi gereken borçlarını ödemedi ve bizimle görüşmeyi de kesti. Sanki ona karşı ben suçluyum. Sanki ben ona borcumu ödemedim. Bu nasıl insanlık, bu nasıl vefa? Anlamış değilim.
     Tabiî bu örnekleri çoğaltmak mümkün… İyilik yap, kötülük bul.
     Dönüyorum dostum Dr.Şemsettin Küzeci’nin hatırlattığı özlü söze ve soruyorum kendi kendime; “Yahu ben iyi niyetim yüzünden kaç kere çukura düştüm. Bir eşek kadar bile olamadım mı acaba?”  (Acabası da fazla gibi).
     Şunu da unutmamak lâzım; “Hiçbir iyilik karşılıksız kalmaz; ya ceza görür, ya da mükâfat”.  Ünlü şair Mehmet Akif ise şöyle demiş; “Yüzsüzdür insanoğlu bilemezsin fendini / Kime iyilik ettiysen, ondan koru kendini”.
     Benim mükâfatını gördüklerim çok az gibi geliyor.
     Bazen diyorum ki kendime; “En iyisi, kimseye iyilik yapma”
     Ne dersiniz?    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder